Tatilin Ardından
Selamlar,
Aslında 18 Haziran’da yazmış olduğum yazıyı ancak bilgisayara aktarıp temize çekebildiğimden olması gerekenden 12 gün sonra yayınlıyorum…
2 haftalık zorunlu iznim ve ardından gelen zorunlu Macaristan seyahatinden sonra aklımda kalanları yazayım dedim:
Önce zorunlu iznim neden zorunlu oradan başlayayım. Zamanı olmayanlar ya da okumaya üşenenler için özet olarak bu durumu ekonomik krizin yıllık iznimi istemediğim bir zamanda kullanma zorunluluğu şeklinde beni vurduğu olarak açıklayayım. Ayrıntı isteyenler de bundan sonraki dört paragrafı okusunlar.
Aslında her şey Siemens’in otomasyon bölümünün ekonomik krizden önemli ölçüde etkilenmesi ile başlıyor. Alınan önlemlerden birisi de çalışanları ücretsiz izne çıkarmak. İlk aşamada ekim ayına kadar iş gücünün %15 oranında azaltılması planlanmış. Bu %15’in uygulanması da projeden projeye değişiyor. Bazı projeler bu durumdan etkilenmezken bazılarında çalışanlar, ekime kadar her ay kendi belirleyecekleri üç gün işe gelmiyorlar. Bazı projeler de haziran ayının ilk iki haftası tamamen kapandı, çalışanlar on iş günü ücretsiz izne çıkarıldı.
Üstte yazdığım uygulamada devamlı “ücretsiz izin” olarak yazmış olsam da pratikte çalışanlar izinleri karşılığı yine belli bir ücret alıyorlar. Alman hükumeti, kriz yardımı olarak şirketlerin ücretsiz izne çıkardığı çalışanların izin zamanında alacak oldukları maaşların %60 gibi bir kısmını çalışana ödüyor. Sadece şirketin kasasından para çıkmamış oluyor.
Siemens’in birlikte çalıştığı şirketler de bu uygulamadan kademe kademe etkileniyor. Bir Siemens projesi ne şekilde ücretsiz izin uyguluyorsa bu projeye bağlı bulunan evosoft projeleri de o şekilde ücretsiz izin uyguluyor. Çünkü Siemens’ten alınan ödenekleri ücretsiz izin oranında kesintili olarak geliyor artık. Evosoft da zincirin bir alt halkası olan evoline ve evopro’ya da bu kesintileri yansıtıyor. İşte sorun da burada başlıyor: Türkiye ve Macaristan evo grubu şirketleri şu anda bir ücretsiz izin uygulamasına geçmiş değiller. Şirketler arası anlaşmalar gereği benim ve benzer durumdaki birkaç arkadaşın ne olacağı uzun süre belirsizliğini korudu. Özel olarak benim için işler bir kat daha karışıktı. Ben durumu evoline’a aktarıp ne olacağını soruyordum, evoline da aynı soruyu evopro’ya soruyordu. Bir karar alınacağı zaman da süreç tersine işliyordu, bu da her kararın uzun ve daha zor alınmasına neden oluyordu.
Kişisel olarak geçen yaz da proje nedeniyle yaz tatiline çıkamamanın verdiği hevesle bu yaz güzel bir tatil yapmak istiyordum. Ege/Akdeniz kıyılarının gezileceği, dalış da yapabileceğim, Selin’in de içinde olduğu bir tatil hayali kuruyordum. Bu nedenle alelacele bir tatile çıkmaya karşıydım. Hele de haziranın ilk iki haftası bunu yapmayı hiç istemiyordum. İlk hafta İrem son finallerine girecekti, annem de orada olacaktı, ailemi bir arada göremeyecektim. Ayrıca ilk hafta sonu pazar akşamı Selin’in Edirne’de düğüne katılacak olması yapılacak olan bir planı kötü yönde etkiliyordu. Son olarak ben de temmuzda hem İrem’in mezuniyetine, hem de arkadaşlarımın düğününe gelmek istiyor, alacağım tatili bunlarla birleştirme hesapları yapıyordum. Ancak, şirkete bu aralar tatile gitmek istemediğimi söylememe rağmen evopro’dan “izin kullansın” kararı gelmiş. Bunu öğrendiğimde günlerden pazartesiydi, cumartesi günü de İstanbul’daydım. THY’yi de zengin ettiğimi söylememe gerek yok sanırım.
Tatilin çok kısa zaman öncesinden belli olmasının verdiği plansızlık yüzünden ilk hafta neredeyse hiçbir şey yapmadan oturdum İstanbul’da. İrem sınavlarına girdi, ben de annem ve Selin ile boş boş geçirdim vaktimi. İkinci hafta da Kuşadası’nda yazlıktaydık. Denize olan hasretimi birazcık da olsa giderebildim bu sayede.
Tatilden döndüm, eve girmeden telefonum çaldı. Macaristan oturma iznimin uzatılabilmesi için acilen Budapeşte’ye gitmem gerektiğini öğrendim (Halen Macaristan şirketine bağlı bir çalışan olduğum için Macaristan’da geçerli hem oturma hem de çalışma iznimin olması gerekiyor.). Dün gece saat 10’da trene bindim, 08:45’te Budapeşte’deydim. Yaklaşık 3 saat sürdü işim. 2,5 saat sürseydi belki de Nürnberg uçağına yetişebilecektim. Saat 17:50’de kalkacak olan Frankfurt uçağı için de saatlerce beklemem gerekecekti, ayrıca Frankfurt’tan Nürnberg’e gidiş vardı bir de. Frankfurt uçağına binmiş olsam da yaklaşık aynı zamanda Nürnberg’e varacaktım. O yüzden dönüşü trenle yapmaya karar verdim. 13:25’ten beri yoldayım. Bir aksilik olmazsa 21:41’de Nürnberg’de olacağım (Bu yazıyı trende yazdığımı anlamışsınızdır herhalde). Yanıma aldığım kitabı bitirdim, telefonumun da şarjı bitti. Ben de kalem kağıdı aldım elime ve bu yazıyı yazdım. Şimdi 19 saatlik yolculuğuma mı yanayım, yoksa Budapeşte’de aldığım belgenin geçici olduğuna ve yakın bir zamanda benzer bir yolculuğu tekrarlamak zorunda kalacağıma mı, bilmiyorum.
Bu aralar biraz şanssızım galiba…