arşiv

yazılar buna göre etiketlendi; ‘Siemens’

O da Ne!

Çarşamba, 10 Oca 2018

Başlık, oğlumun birkaç ay önce okuduğumuz kitaplarının birindeki favori cümlesi. 4 yıl sonra gelen yazıya ancak bu yakışırdı diye düşünüyorum. O kadar zamanın ardından yine bir şeyler yazmak, özellikle de benimle iş görüşmesine gireceğinin haberini alıp ismimi internette aratınca bu siteye rastlayanlara hoşgeldiniz demek istedim.

Benimle internet harici bir ortamda son birkaç senedir görüşmemişler için kısaca açıklayayım: Ekim 2017’den bu yana Siemens Türkiye kurumsal teknoloji departmanında birim yöneticiliği yapıyorum. Ekibimle birlikte geliştirdiğimiz yazılımlarla Siemens’in SIMATIC HMI ürünleri ve PROFINET başta endüstriyel iletişim teknolojilerini bir adım daha ileriye taşımaya çalışıyoruz. Şimdilik 60 kişi civarındayız, ancak büyüyen bir ekip olduğumuz için uzun zamandır bitmeyen bir çalışan arayışımız bulunmakta. Kurumsal teknolojide ne gibi pozisyonlar arıyoruz merak ediyorsanız şu adresten açık iş ilanlarımızı kontrol edebilir, dilediğinize başvurabilirsiniz. Hatta bir adım öteye taşıyayım: Günlük hayatta akıcı bir biçimde Almanca konuşabilecek ve yazışabilecek durumdaysanız, teknoloji geliştiren bir ekibin parçası olmak isterseniz benimle sistem mimarı veya proje yöneticisi pozisyonlarım için doğrudan iletişime geçebilirsiniz. İletişime geçmeden önce bilmenizde yarar var: Sistem mimarlığı için C++ ya da daha alt seviyede yazılım geliştirme tecrübesi, proje yöneticiliği içinse profesyonel hayatta yazılım geliştirmiş olma ve proje yönetme tecrübesi olmazsa olmazlarım.

Bu yazıyı iş görüşmesi öncesi taktik almak amaçlı okuyanlar için birkaç ipucuyla devam edeyim:

  • Siemens otomasyon alanında neler yapıyor bir baksanız fena olmaz.
  • PLC nedir, bu cihazlar neler yapar önceden öğrenebilirsiniz.
  • PROFINET nedir, ne için kullanılır buna da bakabilirsiniz.
  • Görüşmede rahat olun. Sizi görüşmeye çağırıyorsam sizi işe almak istediğim için çağırıyorum.

Daha bu liste uzar, hatta oturur teker teker de yazarım ben bunları. Sonuçta bunları bilmeniz görüşmede bana anlatılacak daha az konu bırakacak, doğrudan pozisyon detaylarına yoğunlaşabileceğiz. Ama o zaman hem yazması, hem de okuması zorlaşıyor. O yüzden şimdilik burada kesip bunları sonraki yazılarıma saklayayım; belki yarına, belki de 4 yıl sonraya…

Kategorilenmemiş , , , , , ,

Açılan ve Kapanan Sayfalar

Perşembe, 21 Şub 2013

El kırığı yazımın ardından geçen neredeyse bir yıllık sürenin ilk yarısı hayat benim için koşuşturmacalarla dolu geçti, ikinci yarısı monotona bağladı denemez ama ilk yarıya göre “normalleşti” diyelim. Bu yazının konusu ilk yarıyla ilgili.

Bu kısa sayılabilecek zamanda insanın hayatında bir sayfa kapandı, bir diğeri açıldı denir ya, ben galiba o sayfalardan birkaç tanesini hızlıca çevirdim:

  • Türkiye’ye geri döndüm. Yaklaşık 5 yıl süren Almanya maceramı sonunda bitirebildim. Özellikle de iş meselelerinden dolayı sürekli içinde bulunduğum belirsizlik, özellikle son 1,5 yılımın pek de hoş geçmemesine sebep oldu. Kısacası geri dönüşüm geç oldu, güç de oldu; ama en sonunda oldu, önemli olan da bu.
  • Evlendim. Selinle olan 7,5 yıllık birlikteliğimizi evli olarak sürdürüyoruz.
  • İşimi değiştirdim. Prensipte daha önce çalıştığım projelerden birinde çalışmaya devam ediyorum. Yani aslında işim aynı kaldı gibi oldu ama artık evo* grubundan Siemens AŞ’ye geçtim, Türkiye’de Siemens Corporate Technology bölümünde çalışıyorum.
  • Askerliğe elverişli olmadığıma dair raporumu aldım.

Bu konuların herhangi birini bile burada detaylıca anlatılmaya kalksam yine yazının sonu gelmeyecek. Ben de yazıyı bir 6 ay daha taslak halinde bırakacağım muhtemelen. Denedim yani de oradan biliyorum. O yüzden şimdilik bu kadar. Detaylara belki yine başka yazılarda girerim ama bence siz çok bir beklenti içine girmeyin derim.

Not: Bu yazı Soner’e gelsin. Bana siteyi hala takip eden birilerinin olduğunu hatırlattı çünkü.

Ivır zıvır , , , ,

Güncelleme – Ocak 2011

Pazar, 16 Oca 2011

Efendim son yazımdan bu yana yine boş durmadım. Acısıyla tatlısıyla aklımda kalanlar şöyle:

Projemin yıl sonu toplantısında uzunca bir sunum yaptım. Tia-Portal’da yaptığım geliştirmelerin otomasyon sisteminin performansına ne derece etkisi olduğunu çeşitli projeler aracılığı ile test etmiştim. Öncelikle bunu sundum. Daha sonra da geliştirilen her bir özelliğin o sırada açık bulunan herhangi bir projede kullanılıp kullanılmadığını anlamanın yöntemlerini ve bu özelliklerin projelerde nasıl aktive edilebileceklerini anlattım. Firmware tarafında çalışan ezici çoğunluk da benim Tia-Portal’da geliştirdiğim özellikleri cihazlara kazandırmak için uğraşıyorlar. Bir yıldır üzerinde çalıştığımız özelliklerin sisteme neler kattığını açıkça görebilmek onları da mutlu etti. Bir kısmı da özelliklerin aktive edilme yollarını birinci elden öğrendikleri için memnundu, bu sayede istedikleri testleri daha rahat yapabileceklerdi. Bu sunumun bana da faydası oldu. Almanya’daki ilk sunumumu Almanca olarak yapmış oldum. Projenin genelinden farklı bir konumda çalıştığım için yüzümün tanınırlığı diğer kişilere oranla daha az idi, sunum sayesinde bunu arttırdım. Ayrıca evosoft ve evoline’a projem hakkında anlatabileceğim bir şeyim olmuş oldu. Hakkımdaki olumlu izlenimlerin artmasının bir gün bana faydası olacağı inancındayım. Ayrıca sunumun bir diğer faydası ise normalde çok fazla ilgilenmediğim performans ile ilgili değerlere daha hakim olmamı sağlamasıydı.

Geçtiğimiz günlerdeki bir diğer olay da Selin, İrem ve Mertcan ile yaptığımız İtalya gezisi idi. Gezinin Roma ayağında Buğra ve Necip de zaman zaman bize eşlik etti. Şirketteki hemen herkes bu süre içinde tatile çıktığından ve belki de alışkanlıktan bu sene izin günleri açısından pek bir faydası olmasa da Noel haftasını yine tatilde geçirdik. Başlangıcı biraz sıkıntılı oldu, Milano’ya gecikmeli inince Sixt’in arabamızı başkasına vermiş olduğunu öğrendik. Uçuş numarasının daha önceden bildirilmemesi durumunda Sixt ofisleri rezervasyonda belirtmiş olduğunuz saatten sonra en fazla 1 saat içinde arabayı almanızı bekliyormuş, bunu da acı bir şekilde tecrübe ettik. Peugeot 308 sınıfı bir araç rezerve etmiştik, içine biraz zor sığdığımız bir Fiat Panda ile yetinmek durumunda kaldık. Belki İtalya şehir trafiğinde aracın küçüklüğü iyi bile oldu ama herhalde yine bir tercihte bulunacak olsam bugün de daha büyük bir aracı tercih ederdim. Geziye 25 Aralık’ta Milano’da başladık, sırasıyla Venedik, Floransa, Pisa, Siena, Roma, Pompei ve Napoli’yi gezdik, 2 Ocak’ta da Roma’da bitirdik. Şehir gezileri, en azından Avrupa içindekiler bana artık o kadar da zevk vermiyor. İlk başlarda epey hevesliydim ama artık içinde güneş, deniz ve dalıştan en az birinin olduğu tatilleri daha çok sevdiğimi fark ettim. Yine de tam o sıralarda -15 leri görmüş olan Nürnberg’de kalmaktansa sıcak denizlere inmiş olmak güzeldi.

Geziyle ilgili birkaç anı da şöyle:

  • Bir keresinde hava alanında aynı uçağa binecekken karşılaştığım Çağıl ile bu sefer de Coloseum’da karşılaştık. Bu nedenle kendisini bundan sonra beklenmedik yerlerde karşılaştığım arkadaşım olarak hatırlayacağım :).
  • Aslında Napoli ve Pompei gezinin orijinal planına dahil değildi. Daha sonradan Roma’da gezilecek yerler erken bittiğinden plana son gün dahil oldu. İyi de oldu, bu sayede içimizdeki oraya ait merakı da gidermiş olduk. Yalnız Napoli tam anlamıyla varoş bir şehir imiş, insan şehirde bulunduğu sürece kendini tam güvende hissetmiyor. 1 Ocak’ta gitmek de işin tuzu biberi oldu, açık bir pizzacı bile bulamadık, İtalya’nın pizzasıyla en ünlü şehrinde pizza yiyememiş olduk.
  • Gezinin ayarlamalarını yapan kişi olarak kendimi daha bir sorumlu hissettim. O nedenle diğer gezilerime oranla mental açıdan daha az bir rahatlama oldu. Aklım da o sırada Türkiye’de idi (sonraki paragrafta nedeni var), bu da bir etken olmuş olabilir.
  • Yılbaşına Roma’da girdik. Çok etkileyici bir havai fişek gösterisinin yanında sokaklarda da o kadar çok patlayıcı kullanıldı ki gözlerinizi kapatsanız kendinizi cephede hissedebilirdiniz.
  • Gezilerde normalde yürüyüş sırasında harita ihtiyacı olduğu zaman şu ana kadar Tomtom’u kullanıyordum ama açıkçası kendisinden çok da memnun değildim. Aklımda hep çevrimdışı Google haritalarını kullanan bir uygulama kullanmak vardı ama o zamana kadar bu işi Windows Mobile’da yapan bir uygulamanın varlığından haberdar değildim. Sonunda geziden bir gün önce böyle bir uygulamanın varlığından haberdar oldum. Ücretsiz uygulamanın adı NaviComputer, sitesi de şu. Sitede bilgisayara kurulup istenilen haritayı indirmenizi sağlayan bir uygulama da var. Uygulamada varsayılan olarak opensteetmap haritalarını indirme seçeneği açık olarak geliyor, Google gibi diğer harita siteleri için ne yapılması gerektiğini şu adresten öğrenebilirsiniz.

Bu güncellemenin son olayı maalesef pek hoş bir haber değil. Yaklaşık 1 aydır durumu çok iyi olmayan dedemi 3 Ocak’ta kaybettik. Kendisi epeydir hastaydı, bir dizi diğer problemin yanında solunum ve dolaşım sıkıntıları vardı. 20 gün kadar hastanede kaldı, ancak hastanenin çabaları da bir yere kadar yardımcı olabildi. Haberi alır almaz Denizli’ye gittim. 9 Ocak’a kadar oradaydım, sonra da tekrar Almanya’ya geri döndüm. Hastaneye giriş yapıldığı andan itibaren doktorumuz her şeye karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini söylemişti, yani beklenmedik bir son değildi bu. Yine de insan üzülüyor.

Be seferlik de bu kadar…

Bilgisayar, Ivır zıvır , , , , , , , , , , , , , , ,

Fabrika Teslim Araba Satın Almak

Cumartesi, 11 Ara 2010

Audi_2

Birkaç hafta önce teyzemlerin Audi A3’lerini fabrikasından almaya gittik. Audi’nin burada böyle bir imkanı varmış. Belli bir ücret karşılığında aracın üretildiği fabrikanın bulunduğu Audi yerleşkesine gidip müze ve fabrika gezisi yapmak, bütün gün yiyip içip sonrasında arabayı teslim almak mümkünmüş. Detaylar şu adresten okunabilir.

Bu gezi benim için birkaç şekilde aklımda kalacak. Öncelikle şirketlerin böyle bir imkan sunarak müşterinin arabasını kullandığı ilk günden itibaren arabayla bütünleşmesini sağlamaya çalışmaları epey hoşuma gitti. Arabayı teslim almadan önceki yaklaşık 45 dakikalık arabaya özel bir tanıtım da daha kullanmadan arabanın tanınmasını, özelliklerinin öğrenilmesini sağlıyor. 

s7_300Diğer bir nokta da Audi gibi bir fabrikanın üretim bandını görmüş olmam. Gezdiğimiz kısımda motor üretimi yapılmıyordu, boya kısmı da bir video ile tanıtıldı. Onun haricinde arabanın ham metal halinden nasıl olup da şekillendiğini, motor ile nasıl buluştuğunu ve tamamlandığını görme şansımız oldu. Teknolojinin muhtemelen en son imkanları kullanılarak üretim yapan makinelerin çalışmasına da yakından şahit olduk. Gerçekten o kadar cihazın birbirleriyle ve insanlarla uyumlu bir şekilde nasıl çalıştığını görmeden üretim hakkında tam anlamıyla bir fikir sahibi olmak çok zor.

devices-network-screen-1150Gezinin benim için son önemli noktası da sonunda şirkette üzerinde çalıştığımız yazılım ve donanımların kullanılıp nasıl bir sonuç çıktığını görmüş olmaktı. Genellikle çok spesifik konular üzerinde çalışıyoruz, o nedenle o kadar uç bir noktadan bakınca arkaya yaslanıp genel bir resmi hayal etmek biraz zor olabiliyor. Bu gezi o büyük resmi görmemde de yardımcı oldu. Gerçi Audi duyduğum kadarıyla o fabrikasında SIMATIC kullanmıyormuş. Benim de üzerinde çalıştığım yazılım ve donanımların büyük bir çoğunluğu daha piyasaya sunulmadı. Ancak yine de onlarla da aynı sonucun (hatta muhtemelen daha da iyisinin) ortaya çıktığını ya da çıkacağını biliyorum.

Günün birinde siz de araba satın alırken böyle bir imkana sahip olursanız bunu hiç düşünmeden kullanın derim.

Ivır zıvır , , , , , , ,

Tatilin Ardından

Perşembe, 18 Haz 2009

Selamlar,

Aslında 18 Haziran’da yazmış olduğum yazıyı ancak bilgisayara aktarıp temize çekebildiğimden olması gerekenden 12 gün sonra yayınlıyorum…

2 haftalık zorunlu iznim ve ardından gelen zorunlu Macaristan seyahatinden sonra aklımda kalanları yazayım dedim:

Önce zorunlu iznim neden zorunlu oradan başlayayım. Zamanı olmayanlar ya da okumaya üşenenler için özet olarak bu durumu ekonomik krizin yıllık iznimi istemediğim bir zamanda kullanma zorunluluğu şeklinde beni vurduğu olarak açıklayayım. Ayrıntı isteyenler de bundan sonraki dört paragrafı okusunlar.

Aslında her şey Siemens’in otomasyon bölümünün ekonomik krizden önemli ölçüde etkilenmesi ile başlıyor. Alınan önlemlerden birisi de çalışanları ücretsiz izne çıkarmak. İlk aşamada ekim ayına kadar iş gücünün %15 oranında azaltılması planlanmış. Bu %15’in uygulanması da projeden projeye değişiyor. Bazı projeler bu durumdan etkilenmezken bazılarında çalışanlar, ekime kadar her ay kendi belirleyecekleri üç gün işe gelmiyorlar. Bazı projeler de haziran ayının ilk iki haftası tamamen kapandı, çalışanlar on iş günü ücretsiz izne çıkarıldı.

Üstte yazdığım uygulamada devamlı “ücretsiz izin” olarak yazmış olsam da pratikte çalışanlar izinleri karşılığı yine belli bir ücret alıyorlar. Alman hükumeti, kriz yardımı olarak şirketlerin ücretsiz izne çıkardığı çalışanların izin zamanında alacak oldukları maaşların %60 gibi bir kısmını çalışana ödüyor. Sadece şirketin kasasından para çıkmamış oluyor.

Siemens’in birlikte çalıştığı şirketler de bu uygulamadan kademe kademe etkileniyor. Bir Siemens projesi ne şekilde ücretsiz izin uyguluyorsa bu projeye bağlı bulunan evosoft projeleri de o şekilde ücretsiz izin uyguluyor. Çünkü Siemens’ten alınan ödenekleri ücretsiz izin oranında kesintili olarak geliyor artık. Evosoft da zincirin bir alt halkası olan evoline ve evopro’ya da bu kesintileri yansıtıyor. İşte sorun da burada başlıyor: Türkiye ve Macaristan evo grubu şirketleri şu anda bir ücretsiz izin uygulamasına geçmiş değiller. Şirketler arası anlaşmalar gereği benim ve benzer durumdaki birkaç arkadaşın ne olacağı uzun süre belirsizliğini korudu. Özel olarak benim için işler bir kat daha karışıktı. Ben durumu evoline’a aktarıp ne olacağını soruyordum, evoline da aynı soruyu evopro’ya soruyordu. Bir karar alınacağı zaman da süreç tersine işliyordu, bu da her kararın uzun ve daha zor alınmasına neden oluyordu.

Kişisel olarak geçen yaz da proje nedeniyle yaz tatiline çıkamamanın verdiği hevesle bu yaz güzel bir tatil yapmak istiyordum. Ege/Akdeniz kıyılarının gezileceği, dalış da yapabileceğim, Selin’in de içinde olduğu bir tatil hayali kuruyordum. Bu nedenle alelacele bir tatile çıkmaya karşıydım. Hele de haziranın ilk iki haftası bunu yapmayı hiç istemiyordum. İlk hafta İrem son finallerine girecekti, annem de orada olacaktı, ailemi bir arada göremeyecektim. Ayrıca ilk hafta sonu pazar akşamı Selin’in Edirne’de düğüne katılacak olması yapılacak olan bir planı kötü yönde etkiliyordu. Son olarak ben de temmuzda hem İrem’in mezuniyetine, hem de arkadaşlarımın düğününe gelmek istiyor, alacağım tatili bunlarla birleştirme hesapları yapıyordum. Ancak, şirkete bu aralar tatile gitmek istemediğimi söylememe rağmen evopro’dan “izin kullansın” kararı gelmiş. Bunu öğrendiğimde günlerden pazartesiydi, cumartesi günü de İstanbul’daydım. THY’yi de zengin ettiğimi söylememe gerek yok sanırım.

Tatilin çok kısa zaman öncesinden belli olmasının verdiği plansızlık yüzünden ilk hafta neredeyse hiçbir şey yapmadan oturdum İstanbul’da. İrem sınavlarına girdi, ben de annem ve Selin ile boş boş geçirdim vaktimi. İkinci hafta da Kuşadası’nda yazlıktaydık. Denize olan hasretimi birazcık da olsa giderebildim bu sayede.

Tatilden döndüm, eve girmeden telefonum çaldı. Macaristan oturma iznimin uzatılabilmesi için acilen Budapeşte’ye gitmem gerektiğini öğrendim (Halen Macaristan şirketine bağlı bir çalışan olduğum için Macaristan’da geçerli hem oturma hem de çalışma iznimin olması gerekiyor.). Dün gece saat 10’da trene bindim, 08:45’te Budapeşte’deydim. Yaklaşık 3 saat sürdü işim. 2,5 saat sürseydi belki de Nürnberg uçağına yetişebilecektim. Saat 17:50’de kalkacak olan Frankfurt uçağı için de saatlerce beklemem gerekecekti, ayrıca Frankfurt’tan Nürnberg’e gidiş vardı bir de. Frankfurt uçağına binmiş olsam da yaklaşık aynı zamanda Nürnberg’e varacaktım. O yüzden dönüşü trenle yapmaya karar verdim. 13:25’ten beri yoldayım. Bir aksilik olmazsa 21:41’de Nürnberg’de olacağım (Bu yazıyı trende yazdığımı anlamışsınızdır herhalde). Yanıma aldığım kitabı bitirdim, telefonumun da şarjı bitti. Ben de kalem kağıdı aldım elime ve bu yazıyı yazdım. Şimdi 19 saatlik yolculuğuma mı yanayım, yoksa Budapeşte’de aldığım belgenin geçici olduğuna ve yakın bir zamanda benzer bir yolculuğu tekrarlamak zorunda kalacağıma mı, bilmiyorum.

Bu aralar biraz şanssızım galiba…

Ivır zıvır , , , , , , , ,